2 Eylül 2013 Pazartesi

Mustafa Kutlu - Beyhude Ömrüm

Pastoral şiir tadında, elinize alınca su gibi akıp giden ve hemencek biten, son sayfalarında boğazınıza yumruk gibi oturacak bir kitap okumak istiyorsanız Beyhude Ömrüm'ü en kısa zamanda okumanız lazım.

Aslında kitapla ilgili tüm söyleyeceklerim bu kadar. Ne ara bittiğini anlamadım gerçekten. Araştırdığım kadarıyla da Mustafa Kutlu çok hoş sohbet bir insanmış. İnsanın oturup bir demlik çayı bitiresi geliyor kendisiyle.

Adını hiç öğrenemediğimiz, zaten tüm öyküyü de kendi dilinden dinlediğimiz bir baş karakterimiz var. Has Anadolu insanı, aile babası, bağ bahçe düşkünü. O kadar ki günün birinde tarlada çalışırken mola verdiği bir vakit gözünü Islak Kaya'ya dikiyor ve ah ulan felek diyor, şuraya bir bahçe yakışmaz mıydı?

Kitabın yarısı, hatta belki de biraz fazlası bu düşün peşinde, nispeten birbirine yakın tarih aralıklarında geçiyor. Daha sonraları zaman daha hızlı geçmeye, tüm anlatılanları adeta arkaplanda bir fon müziğiyle izlemeye başlıyorsunuz. Sonra bir de bakıyorsunuz ki boğazınızda bir düğüm, şaft kayık, vücudunuzun tüm hücreleri harap ve bitap düşmüş. Mustafa Kutlu hakikaten çok iyi bir hikaye anlatıcısıymış. Diğer kitaplarını da okumak lazım demek ki.

Yalnızlık, göç, gurbet kavramları üzerine de epey düşündürmüyor değil bu arada. Belki de kitabın bende bu kadar etki bırakmasının sebeplerinden birisi budur. Ben de Çanakkale'deki özellikle ilk iki haftamda çok sıkıntı çekmiştim, yalnızlık ve gurbet duygularıyla bol bol haşır neşir olmuştum. Zor zamanlardı, ey gidi...

Kitaptan bir iki ufak alıntıyla sözü daha fazla uzatmadan bitirmek en güzeli olacak sanırım. Kendinize iyi bakın ve imkanınız varsa bu kitabı okuyun.
  • İnsanoğlunun bir yerde, bir işte yalnız olmadığını anlamaması ne kadar güzel bir şey.
    Kalpten kalbe giden yol bu olsa gerek.
  • Gülüştük.
    Nedir yani; bir karı-kocanın dağ başında bir köylü de olsa, birbirini sevip sayması bahtiyarlık değil midir? O sıra her ikisi de birbirine bakıp:
    "Cenab-ı Hak seni bana, çoluk-çocuğuma bağışlasın" diye içinden geçirmesi çok mudur.
    Her derdin ilacı; bir tatlı tebessüm, iki güzel söz.
  • Dünya dediğimiz de bir gurbet değil mi?
  • Gönüle küskün olmaktan kötü bir şey yok şu dünyada.
  • Öyle, bir tahta üstüne oturup derdime yanıyorum. Erkek adam eşinde önce gitmeli. Yaşlı bir erkek eşini kaybedince yetim çocuğa dönüyor; eli iş tutmaz, kendine bakamaz. Oysa kadınlar daha metin ve yalnızlığa dayanıklı.
NOT: Yaz Okuma Etkninliği, yazar veya kitap karakteriyle isim soyisim benzerliği kategorisi, 25 puan. Saygılar.

Az kalsın unutuyordum dipnotu: Kitapta çok az geçmesine rağmen sırf savunma avukatı Cöngün Ali Efe'yi tanımak için bile okunabilir bu kitap. Umarım iyice işkillenmişsinizdir. Hadi ben kaçtım. :)
 

3 yorum:

  1. bu nasıl bir kategori yahu ben anlamadım. icat edene saygılar))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim anlatımımdan kaynaklanmış. Şöyle diyelim: yazarın adı Mustafa, benim de adım Mustafa. Bu tip bir örnekleme lazımdı kategori için. Süper bir yazarla da tanışmış oldum zaten bu kategori sayesinde.

      Sil
    2. aa çok hoşmuş. yine saygılar

      Sil