23 Ağustos 2012 Perşembe

Hissiyat

Poffff...

Bu yalnızlık nasıl bir şeydir böyle ya? Doğup büyüdüğün yerden ayrılmak neden her seferinde bu kadar zor? Alıştığın, bildiğin yerden kaçma isteği neden? Düşündükçe büyüyen hasretlerden yorulmak hem de daha yolun başındayken. Az anlamak, çok anlatamamak...

En büyük soru: neden? Yanıt içimde, ikna da olmuşum. Olmuş muyum? Olmuşumdur herhalde artık, olmuş olmam lazım. Kendimi mi kandırıyorum yoksa? Bunca zaman mı? Yok artık! Olmaz öyle şey!

Anlam veremediğim: her şey böyle iyi giderken içimde bir sıkıntı olması. Çok mu efkarlıyım? Arka planda çalan müzik bile benimle dalga geçiyor olabilir mi? Tesadüf diye bir şey var mı? Beklemek kadar yorucu başka iş var mı?

Az biraz havamda olsam mesela bu yazıyı 'Mustafa böyle saçmalamayı nerden öğrendi? :)' diye devam ettirirdim, ama istemiyorum. Gelmiyor içimden ki bu da benim gözümde gelmiş geçmiş en geçerli bahanedir. Evet, içimden gelmiyor. O zaman ne yapmam lazım? İşte, cevap da içinde değil mi zaten? İçimden geleni yapmak... Peki, içimden ne geliyor? Hiçbir şey... Yuh! Hiçbir şey nasıl yapılır, yapılabilir mi? Daha doğrusu insanın içinden hiçbir şey gelmeyebilir mi? Mümkün mü? Oluru var mı? İnsanın herhangi bir zaman diliminde hiçbir şey düşünmeden bir müddet durabilmesi olanak dahilinde mi?

Sorular, sorular, sorular... Yine kolayına kaçtım baksanıza. Sadece sordum. Cevap arayışım yok gibi. Zaten sanki bir cevap duymak için değil de sadece yazmak (konuşmak) için tüm bunlar. İleriki bir zamanda bunları buraya yazdığıma pişman olacak mıyım? Neden olayım, neden olmayayım? Sonuçta ben neşeli birisi değil miyim? Bu kadar ağırlık neden? Soluduğum hava civa ile mi kaplı sanki bugün?

Hayır! Sadece bugün, artık geri kalan ömrümün ilk günü. Bugün, bir şeylerin artık değişmeye başlaması gerektiğine kesin ikna olduğum gün. Evet, bugün o gün! Çünkü ben bugünün o gün olmasını istiyorum.

Bugün, o gün!

Derin bir nefesle başlar tüm yolculuklar...
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder